NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
سُلَيْمَانُ
بْنُ حَرْبٍ
وَمُسَدَّدٌ
قَالَا
حَدَّثَنَا
حَمَّادٌ
عَنْ أَيُّوبَ
عَنْ
مُحَمَّدٍ
عَنْ أَنَسِ
بْنِ مَالِكٍ
أَنَّهُ
سُئِلَ هَلْ
قَنَتَ رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فِي صَلَاةِ
الصُّبْحِ
فَقَالَ
نَعَمْ
فَقِيلَ لَهُ
قَبْلَ
الرُّكُوعِ أَوْ
بَعْدَ
الرُّكُوعِ
قَالَ بَعْدَ
الرُّكُوعِ
قَالَ
مُسَدَّدٌ
بِيَسِيرٍ
Enes b. Mâlik (r.a.)'den
rivayet edildiğine göre, kendisine:
Resulullah (s.a.v.)
sabah namazında kunut yaptı mı? diye soruldu. O;
Evet, dedi.
Rüku'dan evvel mi, yoksa
sonra mı? denildi.
Rüku'dan (Müseddedîn
rivayetine göre) -biraz- sonra dedi.
İzah:
Buhâri, vitir; Müslim,
mesâcid; Nesaî, tatbik; İbn Mâce, ikame; Dârimî, salat
Ebû Dâvud bu hadisi
şerifi Süleyman b. Harb ve Müsedded'den işitmiştir Süleyman b. Harb'in
rivayetinde sadece "Rüku'dan sonra" denildiği halde, Müsedded bunu
"Rüku'dan biraz sonra" şeklinde "biraz" kelimesinin
ilâvesiyle nakletmiştir. Buharı ve Müslim'in rivayetleri de Müsedded'in nakline
uygundur.
Rivayet bu şekliyle
kunutun rüku'dan sonra olduğuna delâlet eder. Hulefâ-i Râşidin'İn bu görüşte
olduğu nakledilmektedir. Şâfiîlerin mezhebinin de bu olduğunu daha önce
söylemiştik. Hz. Peygamber'in kunutu rüku'dan sonra yaptığına işaret eden
başka hadisler de vardır. Ama onların tümünde sözü edilen kunutun, belâ ve
musibet esnasında yapılan kunut olduğu göze çarpmaktadır.
Nitekim, Buharî'nin Âsım'dan
yaptığı şu rivayet açıkça bunu bildirmektedir: Enes b. Malik'e, kunutu sordum.
Kunut vardı dedi.
Rüku'dan önce mi, yoksa
sonra mı? dedim.
Önce dedi.
Falan senin rüku'dan
sonra dediğini söyledi, dedim.
Yanlış söylemiş.
Resulullah (s.a.v.)'in kunutu sadece bir ay rüku'dan sonra idi karşılıyım
verdi.
Enes b. Malik'in işaret
ettiği bu kunut Bi'r-i Mâ'ûne faciasını müteâkib yapmış olduğu kunut olsa
gerektir.
İbn Abbas, Berâ, Ömer
b. Abdilaziz, îmam Malik, İbn Ebî Leylâ ve Hanefilere göre kunut rüku'dan evvel
yapılır. Buna da daha evvel kısaca temas etmiştik. Bu görüş sahibleri de
Peygamber (s.a.v.)'in veya sahabe-i kiramın kunutu rüku'dan evvel yaptıklarını
ifâde eden haberlere dayanırlar. Bu rivayetlerden bazıları çeşitli
münâsebetlerle daha evvel geçmişti. İbn Nasr'ın Esved'den, "Ömer b.
el-Hattâb vitirde rüku'dan evvel kunut yaptı" ve îbn Mes'ud'dan "O
vitirde rüku'dan önce kunut yaptı" tarzındaki rivayetlerini burada
hatırlatmakla iktifa ediyoruz.
Bu farklı rivayetler
göz önüne alınınca Resülullah (s.a.v.) ve ashabının hem rüku'dan önce hem de
sonra kunut yaptığının sabit olduğu ortaya çıkıyor. Yukarıda naklettiğimiz
rivayetlere bakıp da rüku'dan önceki kunut vitir namazına, sonraki de felâket
anlarına mahsustur demek pek uygun düşmüyor. Çünkü herhangi bir ayırım
yapılmadan ashabın rükudan önce de sonra da kunut yaptığını bildiren rivayetler
mevcuttur. İbn Mâce ve Ta-havî'nin Humeyd vasıtasıyla Enes b. Malik'ten
yaptıkları rivayetler bu kabildendir.
İmam Mâlik'in sabah
namazmdaki kunut konusunda el-Miidevvenetü'l-Kübrâ'daki şu sözleri de onun
kunutu hem rükudan önce hem de sonra caiz gördüğünü ortaya koyar:
"Bütün bunlar
kunutu rüku'dan önce ve sonra yapmanın caiz olduğunu gösterir, ama ben şahsen
rüku'dan önce yapmayı uygun bulurum."
İbnu'l-Kayyım da
Zâdü'l-Meâd'de şöyle der: "Enes'in hadislerinin tümü şahindir
birbirlerini doğrularlar. Bunlar arasında bir tenakuz yoktur. Enes'in rükudan
önce olduğunu zikrettiği kunutlar sonra olduğunu söylediklerinin aynısı
değildir, vaktini tayin ederek haber verdikleri mutlak olarak
naklettiklerinden başkadır. Rüku'dan önce olduğunu söylediği kunut, kıraat için
kıyamı uzatmadır. Resulullah (s.a.v.)'ın "En efdal namaz, kunutu uzun
olandır" hadisinden maksat işte budur. Rüku'dan sonra yaptıkları ise, dua
maksadıyla kıyamı uzatmaktır ki, bunu bir ay, kimilerine dua, kimilerine de
beddua ederek yapmıştır."
Hâsılı, kunutun hem
rük'udan önce hem de sonra olduğuna delalet eden haberler mevcuttur. Kimi
âlimler rüku'dan önce olduğuna işaret eden haberleri alıp onu tercih etmişler,
kimileri de sonra olduğunu bildiren haberleri görüşlerine esas almışlardır.